Allah’ı bildiren bir başka delil, belki de en önemlisi, bizim iç
dünyamızda gerçekleşiyor. Her insan kendi yaratılışını ve kendisine her
gün verilen nimetleri düşünerek Rabbini bulabilir. İnsanın kâinat içinde
her bir şeyde gördüğü delillere
“afakî”, yani “dışsal” deliller; kendi şahsında gördüğü ve hissettiği delillere ise,
“enfüsi”, yani “içsel” deliller denir. İçsel deliller, anlaşılması daha kolaydır, çünkü şahsi
tecrübeye dayanır. Maalesef, birçok insan, kendi varlığı üzerinde
düşünmediğinden bu delilleri görmekte zorluk çeker. Oysa Kur’an, birçok
ayette insanın yaratılışındaki ibrete dikkatimizi çekiyor:
“Sizin yaratılışınızda ve (Allah’ın) yeryüzünde yaydığı
canlılarda, kesin olarak inanan bir toplum için ibret verici işaretler
vardır.” (Casiye Suresi, 45/4).
Modern teknolojinin esamesinin olmadığı bir dönemde, insanın yaratılışı
“ilahi ültrasonla” gözlemlenmiş gibi Kur’an’da tarif ediliyor:
“Sonra nutfeyi alaka (aşılanmış yumurta) yaptık. Peşinden,
alakayı bir parçacık et haline soktuk; bu bir parçacık eti kemiklere
(iskelete) çevirdik; bu kemikleri etle kapladık. Sonra onu başka bir
yaratışla insan haline getirdik. Yapıp yaratanların en güzeli olan Allah
pek yücedir.” (Müminun Suresi, 23/14).
İnsanın ana rahmindeki bir damla sudan insan haline getirilişini ilk
defa müşahede eden bilim adamı gördüklerini “mucize” olarak tabir etmiş.
İlginçtir, bu konuda seküler anlayışla hazırlanan belgeseller bile,
“hayat mucizesi” demek zorunda kalmışlar.(15)
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]İnsanların
büyük bir çoğunluğu, kendi hayat yolculuğunda yaşadığı bu mucizeyi
unutarak, sanki gökten zembille inmiş gibi, gafil ve nankör bir şekilde
yaşıyor. Kur’an’daki şu ayet aklı başındaki insanları bu gafletten
uyandırıp kendi yaratılış mucizesini görmeye teşvik ediyor:
“Görmedi mi o insan; Biz onu bir damla sudan yarattık da sonra o, Bize apaçık bir düşman kesiliverdi?” (Yasin Suresi, 36/77).
İnsanın bir damla sudan yaratılışı ancak sonsuz ilim, kudret ve hikmet
sahibi Bir’inin eseri olabilir. Aksini iddia eden varsa bir damla sudan
bir insan yaparak veya insanın tek bir hücresini yaparak iddiasını ispat
edebilir. Kur’an, on dört asırdır inanmayanlara bu konuda meydan
okuyor.(16) Şimdiye değin, bu meydan okuyuşa bir cevap verilemediği
gibi, çok ileri teknolojiye rağmen, buna cevap verilebileceğini söyleyen
de yok. Bu, hem Kur’an’ın ilahi kitap olduğunu hem de Allah’ın bütün
canlıların Yaratıcısı olduğunu ispat ediyor.
İnsanın yaratılışı mucize olduğu gibi, doğduktan hemen sonra, ona
validesinin memelerinden “anne sütünün” ikramı da ayrı bir “rahmet
mucizesi”dir. Birçoğumuz bunu sıradan görüyoruz. Şöyle bir düşünün,
annelerin memelerinden süt değil de “portakal suyu” gelseydi ne
yapardık! Herhalde, hayret eder ve herkesle paylaşırdık. Eminim,
televizyon kanallarında birinci haber haline gelirdi! Oysa annelerin
memelerinden “portakal suyu” yerine “süt” gelmesi, binlerce kat daha
harika ve hayret edilmesi gereken bir şeydir. Bilim adamları henüz “anne
sütünün” yerini tam olarak tutacak hiçbir şey bulamadıkları için
annelere çocuklarını emzirmelerini tavsiye ediyorlar. Anne sütü
örneğinde olduğu gibi, birçok şey, belki de her şey, aslında harikulade
ve mucize olmasına rağmen sürekli gördüğümüz için onları sıradan bir şey
gibi algılıyoruz.
“Akıl gözünü” dikkatle açanlar,
“sıradanlık perdesini” aralayarak her şeyin arkasındaki mucize fiilleri ve onların Faili’ni görebilir.
İçsel delillere bir örnek daha vermek istiyorum. Her insan kendi bedeni
üzerinde düşündüğünde Rabbini bildiren ayetleri görebilir. Vücudumuzun
her azası, muhteşem yapısı ve işleyişi, düzeni ve sayısız hikmetleri ve
faydalarıyla bize sonsuz ilim, hikmet, rahmet ve kudret sahibi Bir’inden
haber veriyor. Sizinle yakın zamanda yaşadığım bir hadiseyi paylaşarak
ne demek istediğimi açıklayayım. Benim ağzımda “insan yapımı” dişler ve
“diğer dişler” var. İnsan yapımı dişlerimi, sokakta karşılaştığım bir
insana yaptırmadım. Diş hekimliği fakültesinden mezun olup kendi
alanında yıllarca tecrübe edinen bir “diş hekimine” yaptırdım. Niye
sıradan bir insana gitmedim de bir diş hekimine gittim? Cevabı gayet
basit: Çünkü diş için en uygun malzemeyi bularak onu diğer dişlerimle
uyumlu bir kalıba sokup sonra da damağıma yerleştirmek, öyle basit bir
iş değil. Herkesin elinden gelmez. Diş konusunda derin bilgisi ve diş
yapıp yerleştirecek aletleri olmayan biri bu işi yapamaz.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Şimdi
“insan yapımı” dişler ile “diğer” dişleri kıyaslayalım. Hangisi daha
iyi? Hangisi daha sağlam? Hangisi daha mükemmel? Elbette “diğer” dişler.
Bunun en bariz örneği, eğer sağlam dişleriniz varsa, hiçbir dişçi,
gelin bu dişleri çıkaralım, ağzınıza teknoloji harikası dişler
yerleştirelim demez.
Şimdi, aklımızı başımıza alıp düşünelim: “İnsan yapımı” dişler
yüksek bir ilim ve kudretle oluyorsa, onlardan her açıdan daha mükemmel
olan “diğer” dişler kendi kendine veya tesadüfen olabilir mi? İlim ve
şuurdan mahrum, cahil ve aptal doğal kuvvetlerin eseri olabilir mi? O
halde, insan yapımı olmayan her bir dişimiz bize Allah’ı bildiriyor.
İnsan vücudunun en basit parçalarından biri olan dişler bu şekilde bize
Rabbimizi bildiriyorsa, göz, burun, beyin gibi yüzlerce organımızın
Allah’ı nasıl bildirdiklerini de sizin zekâvetinize havale ediyorum.
Yazımızın başından buraya kadar anlattıklarımızı özetleyecek olursak:
Rabbimiz kainatı muhteşem bir kitap haline getirip, ondan yazdığı
sayısız cansız ve canlı varlıkların kelimeleriyle (ayetleriyle) kendini
bize tanıtıyor. Bu kitabı kebir-i kainatın manalarını Kur’an-ı Kerimle
tercüme etmiş ve Hz.Muhammed (asm) gibi bir muallim-i ekberle bu kitabı
nasıl okuyacağımızı ders vermiştir. Bizler, tesadüf ve tabiatın kapkara
gözlüğünü çıkarıp, Kur’anın sunduğu şeffaf gözlükle kainat kitabını
okuduğumuzda herbir şeyde Rabbimizi görebilir, icraatlerini müşahede
edebilir, hikmetlerini tefekkür edebiliriz. O’nu hem hadsiz mükemmel
eserleriyle tanıyabilir ve hem de sonsuz nimetleriyle sevebiliriz. Bu yazı, Nesil Yayınları' arasında çıkan, "11 Eylül’e Rağmen Amerika’da Yükselen İslam" isimli kitaptan alınmıştır.