Sadece yıldızlar değil, etrafımızda gördüğümüz her şey, farklı dillerle,
bize Rabbimizi anlatıyor. İçinde yaşadığımız mavi gezegende Allah’ı
bize bildiren en muhteşem ayetler bitkiler, hayvanlar ve insanlardır.
Hepsindeki ortak ilahi mühür olan
“hayat”, her şeyiyle bize
Allah’ı gösteriyor. Hayatı veren ve devam ettiren, Hayy ve Kayyum olan
Allah’tır. Kur’an bu hakikati şöyle ifade eder:
“(Allah) su sayesinde sizin için ekinler, zeytinler, hurmalar,
üzümler ve diğer meyvelerin hepsinden bitirir. İşte bunlarda, düşünen
bir toplum için büyük bir ibret vardır” (Nahl Suresi, 16/11).
Bu ayet açıkça, bitkilerin Allah tarafından sudan yaratıldığını ve
düşünenler için bunda büyük bir ibret olduğunu söylüyor. Bilim,
günümüzde hayatın kaynağının su olduğunu kabul etmesine rağmen, hayatın
ne olduğunu tam olarak anlamış değildir. Oysa gezegenimizin her karışını
sıksanız hayat sahibi bitki veya hayvanlar çıkar.
2004 yılı itibariyle bitkibilimciler yaklaşık 350 bin ayrı bitki türünün
varlığını tespit etmiş bulunuyorlar. Bütün bu bitkiler, hem birbirinin
aynısı hem de birbirinin gayrisidir. Hepsinin benzer atom, element,
molekül ve hücrelerden yapılması aynı olduklarını gösterirken, hepsinin
farklı bir şekli ve nispeten farklı bir DNA kodunun olması da ayrı
olduklarını gösteriyor.
Bitki deyip geçmemeli. Bir bitkinin yaptığını hiçbir insan yapamaz.
Yaptığı işe göre isimlendirme yapmak gerekirse, her bir yeşil yaprağa
“oksijen ve yemek fabrikası” demek
daha uygun düşer. Her yeşil yaprağın milyonlarca yıldır yaptığını,
insanoğlu ancak geçen asrın ortalarında bir nebze öğrenebilmiştir. Dr.
Calvin, bir yaprağın birçok marifetinden birini açıkladığı için Nobel
ödülü almıştır.(
Başka bir deyişle, asırlarca devam eden gayretler
sonucunda, ancak en zeki insanlar bir nebze yeşil otların ne yaptığını
anlamışlar. Buna rağmen hiçbir bilim adamı bir otun yaptığını yapamaz. O
halde, aptal ve tembel insanlara
“ot gibisin” demekle aslında
onlara iltifat, ota hakaret etmiş oluruz. Belki de, Nobel ödülü alacak
kadar zeki ve çalışkan olanlara “ot gibisin” demek daha makul olur!
Hem ot deyip aşağıladığımız bitkiler bizim için kendilerini feda eden
hizmetkârlardır. Sürekli çalışıp zaruri ihtiyacımız olan oksijeni
ürettikleri gibi, vücudumuz için gerekli vitamin ve proteinleri üretip
yiyecek olarak kendi hayatlarını bizim hayatımızın devamı için feda
ediyorlar. İnsanoğlu, kırk binin üzerinde bitki ve hayvanı besin olarak
kullanıyor. Ağaçlar, muhteşem fabrikalar gibi çalışıp bize rızık
yetiştiriyor. Üzerinde düşünmediğimiz için, bitkilerin bize yaptıkları
hizmeti tam takdir edemiyoruz. Sebepler perdesiyle, meyveyi ağaçtan ve
sebzeyi bostandan bildiğimiz için, onların hakiki kıymetini bilemiyoruz.
Oysa eğer bir meyveyi fabrikada yapmaya kalkışsak tanesini milyon
dolara alamazdık! Rızkın bol olması, kıymetsizliğini değil, rahmetin
çokluğunu gösterir. Nitekim bizim için en kıymetli gıda olan oksijen,
bedavadır; ancak kıymetsiz değildir.(9)
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Her
bir bitki, her bir meyve ve her bir sebze harikulade bir ihsan-ı
ilahidir, muhteşem bir hediye-i rahmanidir. Örneğin bir firma
“çekirdekli bisküvi” imal etse, siz de bisküvinin çekirdeğini toprağa
ektiğinizde “bisküvi ağacı” çıksa hayret edersiniz. Eminim bütün
gazetelerde manşet olur ve bütün televizyonlar böyle bir ağaçtan
bahseder! Doğrusu, çekirdekli bisküviye hayret edip binlerce çekirdekli
meyve ve sebzeyi sıradan görene hayret etmek lazım!
Seküler bilim ve dinsiz felsefe, her açıdan mucize olan İlahi eserleri,
tabiat ve sebepler perdesi arkasına saklayıp sıradanlaştırıyor. İnsanın,
mevcut olanı farklı şekle sokarak yaptığı eserlerini de olağanüstü
gösteriyor. Allah, gönderdiği en son kitabında otuz bir defa tekrarla
bize soruyor:
“Rabbinizin hangi bir nimetini inkâr edersiniz?” (Rahman Suresi, 55/12,..). Eğer, aklımızı başımıza alıp her bir nimetin
kıymetini idrak etsek hiçbirini inkâr edemeyiz. Oysa bu nimetleri tabiat
ve tesadüfe havale edince hepsini inkâr ederiz. Hayvan ve insanların
muhtaç olduğu vitamin ve proteinleri içeren, onların damak tadına,
ağzına, dişine, midesine münasip yüz binlerce bitki türü, Allah’ın
rahmetinin en aleni burhanlarıdır. Aklı başında bir insan, bir tek
elmayla bile, Rabbini bulabilir. Nanoteknoloji(10) ile inşa edilen
elmanın atom, molekül ve hücre boyutundaki harikulade yapısı, sahibinin
sınırsız ilmini, kudretini ve hikmetini gösterdiği gibi, insanın gözü,
dişi, damağı ve midesiyle olan irtibatı ve ittifakı, O’nun sonsuz
rahmeti, şefkati ve inayetini gösteriyor.
Aklını yerinde kullanan bir insan bir tek elmadan hareketle bile Rabbini
bulabilir. Evet, sadece bir elmayı dahi tam olarak idrak edebilen,
Rabbinin varlığını idrak edebilir. Yine, bir elma deyip geçmeyin. Bir
elmayı yapmak için dünya büyüklüğünde bir fabrika kurup içerisine canlı
hücrelerden oluşan bir ağaç dikmeniz gerekir. Bir hücreyi bile
yapamayan, elbette milyarlarca hücreden dokunan bir ağacı yapamaz.
Faraza bunu yapsa bile, güneşe hükmü geçip onu hassas bir ölçüyle dünya
mutfağına fırın yapamayan elbette elma meyvesini pişiremez. Bir elmayı
yapmak için daha bunun gibi binlerce koşul sıralayabiliriz.
Bu ifade ettiklerimizi Bediüzzaman Hazretleri aşağıdaki veciz ifadelerle dile getirmiş:
“Bir elmayı halk edecek (yaratacak), elbette dünyada bütün
elmaları halk etmeye ve koca baharı icat etmeye muktedir (kudretli)
olmak gerektir. Baharı icat etmeyen, bir elmayı icat edemez. Zira o
elma, o tezgâhta dokunuyor. Bir elmayı icat eden, bir baharı icat
edebilir. Bir elma bir ağacın, belki bir bahçenin, belki bir kâinatın
misal-i musaggarıdır (küçük bir numunesidir). Hem sanat itibarıyla koca
ağacın bütün tarih-i hayatını taşıyan elmanın çekirdeği itibarıyla öyle
bir harika-i sanattır (sanat harikasıdır) ki, onu öylece icat eden,
hiçbir şeyden aciz kalmaz.”(11)
Bu sırdandır ki, Kur’an, sadece mideyi doldurmak için yemek yerine,
yediklerimizin nasıl oluştuklarını düşünerek yememizi istiyor:
“İnsan yediklerine bir baksın. Biz suyu bol bol indirdik.
Toprağı yardıkça yardık. Ondan daneler, üzümler ve sebzeler,
zeytinlikler ve hurmalıklar, bol ağaçlı bahçeler, çeşit çeşit meyveler
ve otlar bitirdik; size ve hayvanlarınıza rızık olsun diye.” (Abese Suresi, 80/24-32).