Aklımızı ve ilmimizi kullanarak hayvanlara baktığımızda her birinin muhteşem “makineler” veya
“yürüyen fabrikalar” olduğunu söyleyebiliriz. Sanayi devriminden bugüne insanoğlu teknolojik
aletler üretmekte müthiş mesafe aldı. Bir asır önce hayal bile
edemediğimiz televizyon, cep telefonu, bilgisayar gibi aletler,
günümüzde hayatımızın bir parçası haline geldiler. Her gün yenisine
şahit olduğumuz “teknoloji harikaları” çağında yaşıyoruz. Seküler bilim
bile, insanın ihtiyaç ve arzularını gidermek için karmaşık aletler yapma
kabiliyetini, onu hayvandan ayıran temel unsur olarak kabul ediyor.
Uçaklar, arabalar, hızlı trenler, gökdelenler, bilgisayarlar bu
kabiliyetin meyveleridir. Herkes kendi tecrübesinden bilir ki, insan
yapımı en basit alet bile ilim ve gücün eseridir. Aletler karmaşık hale
geldikçe, daha çok ilim ve kuvvet gerektirir. Örneğin, tahtadan oyuncak
bir arabayı, çok az bir ilim ve kuvvet sahibi bir çocuk yapabilir. Ancak
binlerce çocuk bir araya gelse bile en basit motorlu bir arabayı
yapamaz. O halde kendi eserimiz olan “teknoloji harikalarıyla”
hayvanları kıyaslayalım.
Hayatımızın her karesinde görebildiğimiz, hayvanat bahçelerinde
televizyon belgesellerinden sürekli teşhir halinde bulunan hayvanların
yaratılışını ve marifetlerini düşünerek Rabbini bulmak bizler için daha
kolay olabilir. Kur’an-ı Kerim hayvanlarda ibret verici işaretler
olduğunu bize şu ayetiyle bildiriyor:
“Şüphesiz göklerde ve yerde inananlar için birçok ayetler
vardır. Sizin yaratılışınızda ve (Allah’ın) yeryüzünde yaydığı
canlılarda, kesin olarak inanan bir toplum için ibret verici işaretler
vardır.” (Casiye Suresi, 45/3-4).
Doğrusu, hayvanlara dikkatle bakıp aklını kullananlar için, Allah’ı bize
anlatan ibretli işaretleri görmek hiç de zor değildir. Kur’an,
inanmayanları, kör olarak tabir ederek onların, iman yoluyla gözleri
hakikate açılmadığı sürece, bu ayetleri ve işaretleri göremeyeceklerini
ifade ediyor. Aklımızı kullanarak, bir iki misal ile hayvanlardaki
ibretli ayetleri okumaya çalışalım.
Hayvanları araştıran bilim adamları bugüne kadar yaklaşık 2 milyon ayrı
hayvan türünü tespit edip isimlendirmişlerdir. Tahminlere göre, bu rakam
mevcut hayvanların ancak yüzde 20’sine denk geliyor. Yaklaşık 10 milyon
ayrı hayvan türü olduğu tahmin ediliyor.(12)
Hayvanları inceleyen bilim adamlarının bizlere anlattığına göre, en
küçük bir hayvan dahi, işleyişi itibariyle, bizim en büyük teknoloji
ürünümüzden binlerce derece daha harikadır. Başka bir deyişle, “beşeri
teknolojik aletler” ile “ilahi teknolojik aletler” diyebileceğimiz
hayvanları kıyasladığımızda aralarında çok büyük farklar görürüz.
Yaptığı “yüksek teknolojilerle” gururlanan insanoğluna Allah göndermiş
olduğu kitabında meydan okuyor:
“Ey insanlar! (Size) bir misal verildi; şimdi onu dinleyin:
Allah’ı bırakıp da yalvardıklarınız (taptıklarınız) bir araya gelseler
bile bir sineği dahi yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa, bunu
ondan geri de alamazlar. İsteyen de aciz, kendinden istenen de!” (Hac Suresi, 22/73).
Bir sinek yapmak şöyle dursun, o sineğin en küçük bir hücresini yapmak
bile mümkün olmamıştır bugüne kadar. O halde Kur’an’ın ayetiyle soralım:
“Yoksa onlar bir yaratıcı olmaksızın mı yaratıldılar? Veya kendi kendilerini mi yaratıyorlar?” (Tur Suresi, 52/35).
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Hayvanların
harika vücut sistemleri Allah’ın varlığına, milyonlarca türleri
sayısınca, belki tüm hayvanlar sayısınca işaret ettiği gibi,
hayvanlardaki faydalar ve neticeler de Allah’ın hikmet ve rahmetine
şahitlik yapar. Kur’an bu hakikati şöyle ifade eder:
“Ehli hayvanlarda da sizin için birer ibret vardır. Onların
karınlarında, kan ile fışkı arasından çıkan ve içenlerin boğazından
kolayca geçen halis bir sütle sizi besleriz.” (Nahl Suresi, 16/66).
Demek ki, öyle hayvan deyip geçmemeliyiz! Kızdığımız insanlara da
“hayvan!” deyip hayvanları aşağılık mahlûk gibi görmemeliyiz! Hayvanları
yaptıkları işlere göre isimlendirirsek inek, koyun ve keçiye
“süt ve et fabrikası”, tavuğa
“yumurta ve et fabrikası”, ipek böceğine
“ipek fabrikası”, arıya da
“bal fabrikası” dememiz daha münasip olur! Doğrusu, bu hayvanların diğer faydalarını
düşündüğümüzde, bu tarzda bir isimlendirme bile noksan kalır.
Yukarıdaki ayette Allah, inek de dahil olmak üzere, evcil hayvanlarda
ibretler olduğunu söylüyor. Doğrusu bu hikmetleri anlamak için
veterinerlik diye ayrı bir bilim dalı gelişmiş. Binlerce bilim adamı
şimdiye kadar bu hikmeti anlamaya çalışmalarına rağmen henüz bitirmiş
değiller.
Örneğin, ineğin nasıl süt yaptığını anlamaya çalışan Dr. Virtanen, süt
yapamadı, ancak inekten nasıl daha çok süt alacağımızı keşfetti. Bundan
dolayı kendisine Nobel ödülü verdik.(13) Şimdi size soruyorum, ineğin
yaptığını bir derece anlayan, ancak yapamayan birine Nobel ödülü
verilirse, her bir ineğe acaba nasıl bir ödül vermek lazım?
Kanaatimce, ineklerin yaptığını bir derece de olsa anlayan her insan,
onlara büyük saygı duymak zorundadır. Doğrusunu isterseniz, ineğe tapan
Hinduların (her ne kadar yaptıkları küfür de olsa) neden taptıklarını
az-çok anlayabiliyorum. Bence, ineği sıradan bir varlık olarak görmek,
ineğe tapmak kadar şaşılacak bir şeydir.
Bediüzzaman Hazretlerinin ifade ettiği şu veciz ifadeler buraya kadar anlattıklarımızın özeti gibi:
“Başta inek ve deve ve keçi ve koyun olarak süt
fabrikaları olan validelerin memelerinde, kan ve fışkı içinde
bulaştırmadan ve bulandırmadan ve onlara bütün bütün muhalif olarak
hâlis, temiz, safi, mugaddî (gıdalı), hoş, beyaz bir sütü koymak; ve
yavrularına karşı o sütten daha ziyade hoş, şirîn, tatlı, kıymetli ve
fedakârane bir şefkati kalplerine bırakmak; elbette o derece bir rahmet,
bir hikmet, bir ilim, bir kudret ve bir ihtiyar ve dikkat ister ki;
fırtınalı tesadüflerin ve karıştırıcı unsurların (elementlerin) ve kör
kuvvetlerin hiçbir cihetle işleri olamaz.”(14)