Gökyüzüne baktığımızda bir açıdan muhteşem bir kubbe gibi
görünüyor; bu dünya sarayının, yıldızlarla yaldızlanmış bir kubbesi
hükmünde. Bir başka açıdan, milyonlarca uzay gemisinin içinde büyük bir
hızla seyahat ettiği bir
“uzay denizi” gibi görünüyor. Bir başka
açıdan bakılırsa, insan yapımı uçaklardan milyarlarca defa büyük ve çok
daha hızlı uçakların bulunduğu muhteşem bir
“uçak filosu” gibi görünüyor.
Hiç düşündünüz mü gökyüzünde kaç yıldız olduğunu? Şimdiye kadar bu
soruya cevap vermek için çok teşebbüs olmasına rağmen, hiç kimse kesin
bir cevap verememiştir. 2003 yılında, Avustralya Ulusal
Üniversitesi’ndeki bir grup araştırmacı, en son teknolojik aletleri
kullanarak bir tahmin yapmışlar. Buldukları rakam şöyle :
70.000.000.000.000.000.000.000 (yetmiş seksilyon).(6)
Aynı bilim adamlarına göre, gökyüzündeki yıldızların sayısı yeryüzündeki kum tanelerinin on katından daha fazla. Uzay ölçeğinde düşününce, bizim yeryüzündeki hâkimiyet kavgamız,
çocukların bir kum tanesini paylaşamama kavgasına benziyor. Sonuçta,
bütün dünyanın hakimi dahi olsak, elde edeceğimiz, uzay ölçeğinde, bir
kumun onda biri kadar bile değildir.
Peki, bu kadar yıldız ve sayısını bilemediğimiz kadar gezegen bize neyi ifade ediyor? Allah, bizim dikkatimizi onlara çevirerek, onların nasıl var olduğunu
ve böyle muntazam bir sistem dahilinde nasıl hareket ettiğini
düşünmemizi istiyor. Biz, sahip olduğumuz kabiliyetler, edindiğimiz
bilgi ve tecrübeler ışığında, sayısız denecek kadar çok olan bu
yıldızları bir perspektife koyabiliriz. İnsan yapımı olan bir şeyle bu
gök cisimlerini mukayese ederek nasıl var olduklarını anlayabiliriz.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]İnsan,
henüz bir yıldız yapamadı; ancak bütün ülkeler güçlerini birleştirerek
Uluslararası Uzay İstasyonu adını verdikleri bir “minyatür gezegen”
yapmaya çalışıyor. O halde, yıldızların ve gezegenlerin nasıl var
olduklarını, insan yapımı minyatür gezegene bakarak bir derece
anlayabiliriz. Minyatür demekle, insanoğlunun en muhteşem eserlerinden
birini küçümsediğimi sanmayın. Doğrusu, bir ömür harcasam dahi nasıl
yaptıklarını anlamaktan mahrum kalacağım bu şaheserden dolayı, insanlık
adına onur duyuyorum. Dünya ve diğer gezegenlerle kıyaslandığında
“minyatür” olduğunu söylemek istiyorum. Buradaki insanlar ikinci bir
uzay istasyonu yapmaya kalkışsa, hiç kuşkusuz muvaffak olamayacaklar;
çünkü bunun için gerekli olan yüzlerce, binlerce bilim adamı ve
mühendisimiz yok. Gerekli aletleri üretecek fabrikalarımız yok. Demek
ki, minyatür gezegeni yapmak için fizik, mühendislik, biyoloji,
matematik gibi birçok bilim alanında ileri derecede bilgi sahibi olmak
gerekir. Aynı zamanda, bu bilgiyi uygulamak için kas ve makine gücüne
ihtiyaç var. Kısacası, minyatür gezegenimiz yüksek bir ilim ve büyük bir
gücün eseridir. O halde, Uluslararası Uzay İstasyonu’ndan çok daha
büyük ve çok daha muhteşem olan trilyonlarca yıldız ve gezegen, sonsuz
ilim ve sonsuz kudret sahibinin eseridir.(7)
Gökyüzüne dikkatle bakan biri, Arapça
“Lailaheillallah” yazısından daha parlak birşekilde Allah’ı bildirdiğini görür. Çünkü,
eğer dünya bir saraya benzetilirse, ay bizim gece lambamız; güneş,
sobamız ve çok parlak elektrik lambamız; diğer yıldızlar ise gök
kubbemizi süsleyen yaldızlı, süslü lambacıklarımız. O halde, bu
yıldızları, güneşi, ayı ve dünyayı kim yapmıştır? Kur’an bu soruya şöyle
cevap verir:
“(Allah) gökleri ve yeri hak ile yarattı. O, koştukları ortaklardan münezzehtir” (Nahl Suresi, 16/3).
“O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi.
Yıldızlar da Allah’ın emriyle hareket ederler. Şüphesiz bunlarda aklını
kullananlar için pek çok deliller vardır.” (Nahl Suresi, 16/12).
“Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzerler.” (Yasin Suresi, 36/40).
“Güneş, kendisi için belirlenen yerde akar (döner). İşte bu, aziz ve alim olan Allah’ın takdiridir.” (Yasin Suresi, 36/38).
Son iki ayet, güneşin dönüşüne işaret eder. Astronomi bilimi güneşin
döndüğünü 20. yüzyılda keşfetmesine rağmen, okuma yazması olmayan Hz.
Muhammed’in (a.s.m.) bunu on dört asır öncesinden haber vermesi,
peygamberliğinin bir delilidir.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Modern
astronomiye göre, güneş saniyede 225 km, dakikada 13.500 km ve saatte
810.000 km hızla hareket ediyor. En hızlı yolcu uçaklarının saatte kaç
km hız yaptığını düşünürsek, güneşin en hızlı uçaktan yüzlerce kat daha
hızlı gittiğini anlayacağız.
2005 yılında bir Yunan yolcu uçağı seyahat halindeyken, soğuk hava
tertibatı bozulduğu için iki pilotu da donarak ölmüş ve uçak birkaç
dakika içinde dağa çakılmıştı. O halde, bizim uçaklarımızdan milyarlarca
kat daha büyük ve binlerce defa daha hızlı trilyonlarca gök uçakları,
pilotsuz oldukları halde, nasıl çarpışmadan ve düşmeden hareket
edebiliyorlar? İnsan yapımı uçaklar veya uzay gemileriyle, yıldızları ve
gezegenleri kıyasladığımızda anlayacağız ki, ancak sonsuz ilim, sonsuz
kudret ve sonsuz hikmet sahibi Bir’i gökyüzündeki yıldızları halk
etmiştir ve her an kontrolünde tutup tedbir ve idaresini görmektedir. Bu
sırdandır ki, Kur’an:
“Şüphesiz Allah gökleri ve yeri, nizamları bozulmasın diye
tutuyor. And olsun ki onların nizamı eğer bir bozulursa kendisinden
başka hiç kimse onları tutamaz.” (Fatır Suresi, 35/41).
Beşer eseri olan füzelere karşı savunma sistemi geliştirmemize rağmen
gökyüzünden üzerimize yağacak “semavi füzeleri” seyretmekten öte bir şey
yapamıyoruz.