İnsanların birbirlerini sevmeleri çok büyük nimet.
Hele aile içi sevgilere değer biçilmez.
Hep o sevginin kucağında büyüdük.
Yürümez konuşamaz ihtiyaçlarımızı gideremez bir halde iken o sevginin sayesinde omuzlarda kucaklarda büyüdük.
Yiyeceklerin en tatlıları bize ayrıldı. Giyeceklerin en yenisi en güzeli
bizim için beğenildi. Soğuktan sıcaktan terden ateşten korunduk. Bizi
uyutmak için uyumadılar.
Bütün bu fedakârlıklar sevgi ile oldu. Büyüklerimize sevgiyle saygı
duyduk. Amcamızda halamızda teyzemizde dayımızda annemizden babamızdan
bir parça gördük; ya sesini ya gözünü ya burnunu annemize babamıza
benzetmekle sevdik saygı duyduk.
Evlâdımız oldu. Onların simasında kendimizden bir parça gördük. Oturup
kalkmasında konuşmasında bizlerden bir numune bulduk bağrımıza bastık. O
sevgiyle annemizin babamızın bize yaptıklarını aynen evlâtlarımıza
yaptık. Dünyamızı onların istikbaline göre düzene soktuk şekil verdik.
Eşlerimizle aramızda problem çıksa onların hatırı için sinemize çektik.
Gün oldu onların gülmesi için borç aldık minnet altına girdik.
Bütün bunlar hep görünmez gösterilmez "sevgi" sayesinde oluyor. Aileden
akrabanızdan mahallenizden sevgiyi kaldırın. Herkes emniyetsiz herkes
güvensiz olacaktır. Herkes birbirine kin dolu gözlerle bakacaktır.
Çocuklar hem yetim hem öksüz kalacaktır. Nineler dedeler sahipsiz olacak
varlıkları sevimsiz görülecek.
Demek sevgi çok büyük nimet. Âdeta hayata hayat veren bir iksir.
Araçları uzak diyarlara götüren benzin mazot ne ise insanlığı asırlara
taşıyan da sevgi olmaktadır. Aşikâr ki sevmek büyük nimet.
Ya sevmemek?.. Burada sevmemekten kastımız nefret etmek kin gütmek
düşman olmak değil. Sevgi tonunun alt sınırlarında kalmak. Daha somut
ifadeyle insan ancak ve ancak bir kadına anne sevgisiyle bağlıdır. Teyze
hala nine babaanne vs. kadınlar anne sevgisinin altında kalırlar. Yine
insan ancak kendi çocuklarına karşı evlât sevgisi tam duyar. Kardeş
çocuklarına akraba çocuklarına komşu çocuklarına ve dünyadaki bütün
çocuklara karşı da sevgi duyar ama bu sevgi hiçbir zaman kendi evlâdına
duyduğu sevgi seviyesinde değildir.
Biz sevmemekte bin nimet derken kendi çocuğuna duyduğu sevginin aynı
boyutunda bir sevgiyi bir bağlılığı bir şefkati duymamayı bir nimet
görüyoruz. İnsan kendi çocuğuna olan bağlılığı gibi yoldan geçen çocuğa
bağlı olsa aynı sevgiyi duysa herkes birilerinin çocuğunu alıp evine
götürür. Bu da çekilmez bir azap olur. Anne baba eve gelecekler çocuk
evde yok. Sebep?.. Başkaları da aynı derecede o çocuğun bağrına
sevgisiyle dolu. Bu müthiş bir işkence olacaktı.
Çocuğun bakımı için zahmetleri azaltan külfetleri hiçe indiren şefkat o
çocuğun öz anne ve babasına verilmiş ki Çocuğun bakımından birinci
derecede anne ve babası sorumlu olacaktır. Böyle büyük ve uzun bir
külfete zahmete ancak böyle derin ve karşılıksız bir sevgi bir şefkatle
dayanılabilinir. Aynı şefkat aynı sevgi diğer çocuklara karşı duyulsa
hayat altından kalkılmaz bir yük olurdu.
Nitekim anne ve babalarımıza karşı duyduğunuz bağlılığı sevgiyi
alâkayısıcaklığı yakınlığı diyor büyüklerimize ve yoldan geçen her yaşlı
kadına veya erkeğe duymuyoruz. Annemiz babamız vefat ettiğinde
içimizdeki acı keder hüzün başkalarının vefatında bizde oluşmuyor. Her
ölüm haberi karşısında mutlaka hüznün bir esintisini hiç değilse bir
gölgesini hissederiz. Ama bu hiçbir zaman ana baba evlât kardeş ölümü
gibi ciğerlerimizde dumansız bir ateş oluşturmaz.
Ana baba ölümünde duyduğumuz acıyı bütün ölümlerde duysak evlâdımızı
kaybettiğimizde de duyduğumuz kederi her ölü haberinde aynı şiddet aynı
elem aynı acı ile içimizde hissetseydik hayat çekilir gibi olmazdı.
Dünya âdeta cenaze evine dönerdi. Zira ölüm olmayan gün yok. Mutlaka
uzaktan yakından birileri ölmekte.
Ama biz sadece anne baba evlât kardeş gibi yakınlarımızda ölümün sıcak acısını içimizde hissediyoruz.
Demek ki sevgi hayatı kolaylaştıran bir nimet olduğu gibi onu yani
sevgiyi herkese karşı aynı seviyede duymamak da olumsuz ifade tarzıyla
sevmemek de bir nimet. Bizi nimetleriyle donatan süsleyen Yüce
Yaratıcımıza karşı nimetlerin sayıları adedince senalar olsun.